04 Haziran 2009

SELAHATTİN TONGUÇ




Onun, belediye başkanı seçildiğinde ilk dağıttığı maaş babasının parasıydı. Yılan hikayesine dönen bir arazi hikayesi,politikaya karşı kırgınlıkları var.Bize 1973’ ten bu yana Antalya’yı ve hayatını anlattığı keyifli sohbetimizde çok farklı ayrıntılara dikkat çeken Selahattin Tonguç’un, burası benim seyir terasım dediği evinin balkonundan Antalya’yı seyretmek hala en büyük zevki…


1980’den sonra politikadan uzaklaşan ve kendi halinde bir yaşam süren Selahattin Tonguç Antalya’da gerçekleştirdiği ilklerini anlatırken hala o günlerdeki gibi çoşkulu ve heyecanlıydı. Belediye Meclis toplantılarını belediye hoparlöründen halka dinleterek kamulaştırdığı Kaleiçi’ni,bizim bıraktığımız yerleri ona buna peşkeş çektiler dediği alanları ve 4800 kişilik belediye personeli ile başladığı başkanlık görevini anlatırken Antalya’nın yakın tarihini hatırlattı bizlere…Türkiye rekorum ,benim bu dediği 487 müfettişin geldiği soruşturmalarından bahsederken hiç bir hatası çıkmadığı için gururluydu..Selahattin Tonguç’un anıları tıpkı bir zaman tüneliydi, kimi zaman gülümsedik, kimi zaman hüzünlendik..


-Politikaya girme amacınız neydi ?


Aslında bizim hareketimiz bir gençlik hareketi olarak başladı. Baronun bu kadar avukatı yok o zamanlar.50-60 tane avukat varız. En gençlerinden biriydim.Diğer mesleklerden genç arkadaşlar zaman zaman oturuyoruz “Antalya’ya ne yapabiliriz?” diye düşünürken bir anda hatta tesadüfen seçimlere girdim.Bizim partide kimse kazanamam korkusuyla aday olmak istemedi.O dönemler sağın kalesi Antalya.1946’dan 1973’e kadar mahalli idarelerde sağ parti değişmemiş.Sonra ben seçildim.Antalya için 3 hedef koyduk.Turizm, kültürel alan ve tarım.


-Sizin görev döneminizle bugünü kıyaslamak gerekse ortaya nasıl bir tablo çıkıyor?


1974 Antalya Belediyesi geliri 118- 120 milyon civarındaydı.Su bazen geliyor bazen gelmiyor sadece Gürkavak’tan bir miktar su geliyor.Halk su ihtiyacını daha çok sarnıçlardan kuyulardan sağlıyor.Antalya’da yeraltı suyu vardır da derinde olduğu için böyle bir teknoloji o zamanlar yok.Yeraltı suyunu kullanamıyor halk.Yağmur sularının biriktirilmesi ile elde edilen su birde sucularımız vardı.Eşeklerle,katırlarla temizlenmiş gazyağı tenekeleriyle, ev ev dolaşır içme suyu dağıtırlardı.Bunun yanında Antalya’nın her sokağında su arkları vardı.Evler çamaşır bulaşıklarını o sularla yıkarlardı.İmkan yok o zamanlar.1974’de şimdiki ASAT’ın bulunduğu binanın yeri belediyenin ahırıydı.Bakın bu çok uzak değil.30-35 sene önce bu ahırda beslenen atlarla eşeklerle Antalya’nın çöpü alınıyordu.Bu şartlarda planlama yapılmaya başlandı.


-Belediye Başkanlığı yaptığınız döneme ait hiç unutamadığınız bir anınız var mı?


Belediye personeli o zaman 4800 kişi.457 temizlik işçisi var çalışan bir tane yok.120 pehlivan,90 dan fazla Antalyasporlu… Maaşları ödeyeceğiz ama kasada para yok.500 bin lira maaş dağıtacağız ama belediyenin 100 bin lira geliri 179 bin lira günlük borcu çıktı.5 aydır zaten maaş ödenmemiş.Önümüz bayram..Herkesi aradım,bankaya gittim,hükümetten istedim olmadı.Ben istifa etmeyi düşündüm babam ilk defa o zaman kızdı bana, “Göreve talip olmadan düşünmedin mi bunları?” dedi.En sonunda tarihlerinde ilk defa Genel-iş sendikası bana 200 bin lira verdi.Bir gün belediyede toplantıdayız kapı açıldı kardeşim bir çanta getirdi.“Bunu babam gönderdi” dedi ve gitti. Çantayı bir açtım 300 bin lira…Çok büyük para o yıllarda..Babam kendisinin ve ailenin her şeyini ipotek ettirip bulmuş parayı…Her şeyimizi satsak gene de ipoteği kaldıramayız halbuki. Bugün hala gözlerim yaşarır aklıma geldikçe..Yani benim ilk dağıttığım maaş baba parasıdır.


-Sizin döneminizde Lara ve Konyaaltı nasıl planlanmıştı?


Konyaaltını planlamaya kalktık bir mahkeme kararı ile karşılaştık.Kira meselesi yüzünden, Konyaaltı mahkemelik… Dönemin hakimi Rauf Bey tarihte az rastlanır bir karar verdi burası için… “Burası Antalyalıların gezip dolaşacağı bir yerdir. Günübirlik bir seyrangahtır” dedi. Türkiye de ilk defa halk plajını biz yaptık. Günübirlik tesisler kurduk.Sonra Lara’da bantın bittiği yerde 42 bin yatak, Konyaaltında 50 bin yatak planladık.Caddeye kadar olan bölümü tek katlı villalar olarak planlandı.Hatta o yüzden askerlerle,Kenan Evren’le kavga ettik.Yatmamın sebebi odur.Ben onun 3 ay Genelkurmay başkanlığını engelledim o da beni 3 ay cezaevinde yatırdı.Böylelikle ödeştik.Lara’da Düden başında 357 dönüm yer bıraktık.Ona buna peşkeş çekildi.Bir tek Gençlik Parkı kaldı.


-Kalekapısı ile ilgili kamulaştırmada sizin dönemde yapılmıştı, değil mi?


Kaleiçi 1978’te Venedik’ten sonra ikinci pilot şehir seçildi.O sayede 1980 öncesi 250 milyon USD kredi sağladık ama 12 Eylül sonrası gelen askeri yönetim kullanmadı. Kalekapısı kamulaştırması yapacağımda 3 üyem istifa ettiler. Birine 265bin lira,diğerine 190 bin lira,diğerine de 160 bin lira vermişler. “Esnaf bizi mağdur etme sana ne istersen verelim” diyor. Ben de bu tekliflerini o zaman küçük bir teybe kaydettim.Meclis gündemine 18 defa getirdim bu konuyu en sonunda başladım meclis toplantılarını şehir hoparlöründen yayınlamaya.. Geçirmiyorlar gene toplantıda, ne rüşvet alacaksınız ya da aldınız dedim.Olur mu öyle şey denildi, çıkardım teybi masaya kendi seslerinden rüşvet teklif edenleri, Antalyalı bir dinlesin dedim.Bütün halk toplandı, belediyenin önü doldu.Kaleiçi kamulaştırması o gün geçti toplantıdan..Akşamında Parti binamızı bombaladılar,benim evim silahlarla tarandı ama bu karardan da vazgeçiremediler bizi…Bu olayları çok zor yatıştırdım hala hafızamdan silinmez.


-Bu çalışmalarınızdan dolayı sizi engellemek isteyenler oldu mu?


O zamanlar şimdi oturduğum ev bitmek üzereydi. Teoman Paşa Caddesinde oturuyorum bir akşam eve dönüyorum,bakkaldan alışveriş yaptım karşıya geçeceğim bir jip üzerime öyle bir geldi ki ,kendimi kaldırıma zor attım ,kurtuldum.Başka bir gün belediyede sabah kahve istedim. Kahve fincanını tam ağzıma götüreceğim genç bir çocuk kapıdan girdi elime sarıldı. “İçmeyin başkanım kahveyi, ben gördüm çay ocağında içine bir şey karıştırdılar” dedi. Kahveyi içemedim haliyle,inceletmeye gönderdim yarı yarıya siyanür çıktı.Yine bir seferinde balkondayım bir açılışa gideceğiz, eşimi bekliyorum bende.. Birden takır takır silah sesleri başladı. Evin karşısında bir beyaz Renault araba içinden bir adam inmiş ben altıncı ya da yedinci mermide fark ettim bana ateş ettiğini... Hemen kendimi yere attım. Polisler 12 boş kovan buldular sonradan… Ondan sonra daha ihtiyatlı davranmaya başladık.


- Tüm bu suikast girişimlerine rağmen Antalya’daki bir çok ilkte sizin imzanız var değil mi?


Yeni Otogarın orada bakın ona buna peşkeş çekildi. Biz 400 dönüm yer kamulaştırdık .Kooperatiflere verilen yerler,Makine Kimya’ya kadar ,Pil fabrikası olan alanı biz o dönemde kamulaştırdık.Bugün Toki’nin üzerinden reklamı yapılan toplu konut idaresi projesi rahmetli Vedat Dolakay ile benim projemdir.1975-1976’da Antalya’dan 20 genci burslu konservatuara gönderdik.1979’da Antalya Devlet Tiyatrosu protokolünü imzaladık.Bizim dönemimizde 7 yılda 2000 km. yol açıldı.Zorluk çekmedik mi?Bizim paramız yok ama burayı verirseniz size su,elektrik veririz dedik.Soğuksu’da dozerler başlıyor çalışmaya 200 mt. sonra mahallede bir kavga, dozerler duruyor. Tekrar anlaşıyoruz , böyle böyle Soğuksu caddesini 2 yılda falan açtık.Üniversite alanını,devlet hastanesinin olduğu alanı biz kamulaştırdık.İlk defa Antalya’da deniz araştırmasına başladık.Kaptan Gusto ve Madam Gelen bize Okyanuslar Bilim Merkezini açtı.Ve devam etseydi Antalya traverten yapısının olduğu yerlerde yerleşme sağlansaydı ,kanalizasyonsuz tek taşkın yaşamadan devam eden bir kent olacaktı Antalya…Konyaaltı’ nda şu anda kullanılan sistem oradan gelmiştir.Ama korkarım ilerleyen yıllarda yanlış konutlaşmadan dolayı sahillerde kirlenmeler başlayabilir.


-Peki sizi üzen bir gelişme var mı?


Bizim hedefimiz Antalya ‘yı yemyeşil sular içerisinde görmekti.Kepez’e doğru yerleşimi sağlamak gerekiyordu.Kenan Evren’le tartışmamız oydu.Burada bir villaya değer biçemeyecekler ilerde, 5 dairede alsanız bir villa etmeyecek dedim.Şimdi onu yaşıyoruz işte..


Mesela Atatürk Parkını biz o zamanlar doğal bir park olarak planladık. Şimdi çocuklarımız yarın buraların ne olduğunu bilemeyecekler. Halbuki o taşlık,çalılığı burada görmeliydi,o doğal maki bitki örtüsünü burada yaşamalıydı.Çok az bina yapıldı burada o tarihte… Sonradan yapılanların çoğu kaçaktır. Şimdi bakıyorum beton yığınından başka bir şey değil…Vali kaçak olarak vali konağını inşa ediyor o zamanlar,orayı mühürledik.Vali bunun üzerine “Evinin önü kapanacakta o yüzden konağı istemiyor” dedi.Bu binanın 2. katını almıştım ben durum böyle olunca müheahite bu evi satın dedim.Oda bana zaten bu dairemi satmak istemişti baştanda , “Sana 7.katı veriyim ozaman , hem valiye tepeden bakarsın” dedi.Bizde böylelikle 7.kata çıkmış olduk.


Doğayı korumak için buradan birisini yine bugünlerde güncel olmaya çağırıyorum. Biz hizmet edenleri çabuk unutuyoruz.


-Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin bugünkü durumunu ve geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Antalya’nın acilen master plana ihtiyacı var. Büyükşehir Belediyesi yaptılar ama bu tamamen politik. Şişli, Bakırköy 4,5 milyon nüfus,6000-7000 nüfuslu Antalya Büyükşehir Belediyesi…Tek faydası Antalya devletten biraz fazla pay alıyor.Yapıldığı günden beri kendi alt belediyeleriyle çatışma halinde…Yani Antalya’ya çok fazla bir şey getiremedi üstelikte hizmetler tam olarak da organize edilemedi.


-Sizin de gazetelere yansıyan bir arazi hikayeniz var. Bu arazide son durum nedir?



Benim dedemdem, babamdan kalan bir arazim var. Ben politikaya girdiğimde elimde olan tüm mal varlığım gitti bir tek burası kaldı. Bu araziyi Yeşilbayır, Yeniköy’ü atlayarak Antalya mücavir alanı yaptılar.97’de Büyükşehir Belediyesi planlarına girdi konut alanı olarak gösterdiler.Sonradan Döşemealtı Belediyesi’ne geçti,bir dozer istediler almadım.Bu arazide Engelli Çocuklar için okul ve atölye projesi yaptım ama Büyükşehir Belediyesi’nde kendi arkadaşımda 9 ayda imzaya çıktı.Sonra Kepez Belediyesine gittim.100 milyar dolayında bir taleple karşılaştım.Bu projede olmadı. En sonunda örnek bir plan yaptım. Doğayı bozmamak adına bir plan hazırladım.Buna göre yüzde 46 zahiyat verdik.Arazinin yüzde 30 una inşaat yapabiliyor,yüzde yetmişine yapamıyorsun. 90 Dönüm arazimden bana 10-12 dönüm yer kalıyor.Tam oylamaya geçilecek Döşemealtı Belediyesi üyelerinden biri karşı çıktı. “Selahattin Tonguç benim çayımı içmeye gelmedi, bana bu konuda bilgi vermedi.” dedi. Mecliste kavga falan çıktı televizyonlara yansıdı.Dosya valiliğe gitti.Vali bir teknik heyet kurdu ,inceledi ve ittifakla uygunluğuna karar verdi.Geçen gün gene meclise getirmişler reddetmişler hiçbir gerekçe yok.Bu gidişle dava yoluna gideceğim.Anlayamadığım olay şu ,ben politikayı bırakalı 30 yıl oldu,hiçbir seçimde aday olmadım.Partim son iki dönem hariç ilk bana teklif etti ama ben şuna inanıyorum iki dönemden fazla belediye başkanlığını bizim kamuoyumuz kaldırmıyor.İlk dönem yapacağınızı yapıyorsunuz,ikinci dönemde planlarınızın % 80 nini oturtuyorsunuz.Şimdi bu nasıl çirkin politikadır anlamıyorum,başkanla görüşeceğim randevu alamıyorum,vali diyor ki “Benim aklım ermiyor,kanun falan dinlemiyorlar” Ne olacağını bilemiyorum.Ne hukuka sığan bir tarafı var,ne mantığı..


-Sizi hayatınızda en çok etkileyen olay nedir?


Gözaltına alındığım dönemde nezarethanedeyim. Ben ve birkaç avukat arkadaşım. Bizle beraber beş tanede genç var. İşkence yapılıyor bu çocuklara bizde sabahlara kadar çocuklara bakıyor, yemek yediriyoruz. Dört gün sonra işkencelere ara verdiler. Çocuklardan biri bana, benim kim olduğumu biliyor musun dedi. Bilmiyorum deyince anlattı. Ankara’dan teşkilattan beni, ailemi ve çocuklarımı ortadan kaldırmak için gönderilen 4 kişinin Antalya ayağıyım ben dedi ve olayları anlattı. Bize gelmişler ama evde bulamamışlar. Malik Günal’a, Gürkut Acar’a gitmişler onları da evde bulmayınca Mükerrem’in hamile karısını vurmuşlar.Böylelikle yakalanmışlar. Tüm bunları bile bile yine de bana bakacak mısın, dedi. Evet dedim ve gerçekten de çıkana kadar o çocuklara ben ve arkadaşlarım baktık.Bu olay beni hayatımda en çok etkileyen olaydır. Gençlerin hepsi kullanıldılar o dönemlerde…


-Peki Selahattin Tonguç Kürtlerin Antalya’ya yerleşmesine öncülük etti mi?


Bu hep böyle söylenir ama ben size olayın aslını anlatayım.1974’te Ocak ayında Van’da deprem oldu. Devlet 300 kişiyi buraya gönderdi. Biz bu insanları YSE’nin kampına yerleştirdik ve bize onlara bakıldığına dair her gün rapor geliyor. Bir gün bir gazeteci geldi belediyeye ve önüme öyle fotoğraflar koydu ki sanırsınız esir kampı.. Hemen valiye gittim ama onunda tayini çıkmış olayla ilgilenmedi. Kampa gittiğimde gördüğüm manzara fotoğraftan da kötü..20 metrekare bir odada 80-100 kişi yerde sırt sırta oturuyorlar.Meğer depremzedelere gelen yardımı piyasaya satıyorlarmış ama yine de depoda bayağı bir malzeme var.O zamanlar çok yardım gelmişti yurtdışından..O günden sonra ben bu olaya el koydum ve o insanlara mayıs ayına kadar benim gözetimimde bakıldı.Devlet sonra onlara ev verdi yardım etti ,hepsi dönmüşler. Bir gün pazardayım elime bir kadın sarıldı. “Oğlum sen gelene kadar biz açtık açıktaydık sayende karnımız doydu, o gelenlerden sadece kocamla ben burada kaldık. Bizimde akrabalarımız var bize verilen evi onlara verdik onlarda bize burada bakacaklar, diğerlerinin hepsi döndüler” dedi. Böylelikle öğrendim döndüklerini…


Ben bu söylentinin aslını 12 Eylülden sonra öğrendim. Cezaevinden çıkınca İhsan Ataöğ geçmiş olsuna geldi. O anlattı.77 seçimlerinde Oktay Öner belediye başkan adayı, slogan ararlarken hiçbir şey bulamıyorlar biri bu olayı hatırlatıyor. İhsan Ataöğ’ de elini masaya koyuyor tek bir sloganımız var bu seçimde kullanabileceğimiz ,çıkın sokağa tek bir cümle söyleyin diyor. “Kürtleri Antalya’ya Selahattin Tonguç getirdi.”


-Belediye Başkanlığından sonraki hayatınız nasıl geçti?


Babam kardeşlerimle konuşmuş getirdi benzin istasyonunun ve çiftliğin anahtarını verdi. Buralar senin gibi iki aileyi geçindirir dedi. Başladım ben de,bir yandan benzin istasyonunda pompacılık yapıyorum,diğer yandan tavuk üretimine başladım. Ama o zamanlar fazla tüketimde yok. Koskoca Antalya’da 200 tavuğu zor satıyorsunuz. Tavukları ürettim, satamadım elimde kaldı, 3 kilo oldu tavuklar… 5000-6000 tavuk kaldı elimizde. Antalya’daki bütün soğuk hava depolarını doldurduk.6000 metrekarelik kümesler yaptım sonradan, Eftel Han’ın altında bir dükkan açtım.Benim tavukçuluğum buradan gelir.


-Tarım ve hayvancılık sektörüne ait ilkleriniz de var mı?


İlk defa gramajlı yumurta sürdük piyasaya, çeşnili makarnalar ürettik. Kakaolu, biberli, domatesli, ıspanaklı… İlk defa balya makinasını Afyon’dan getirdim, silaj yapmaya başladım. Türkiye de protein açığı vardı o zamanlar… 1983’te ilk defa beyaz hindiyi ben getirdim. Doğal süt ürettik, Naturland’e verdik. Kekik fabrikalarının posasını alıp yemlerle karıştırıp, kekik kokulu tavuk ürettik. Yonca ekimi falan yapmaya başladım. Ben üretimde hep batı standartlarını yakaladım ama pazarlamada eksiğim vardı. Bir tek onu beceremedim. O da ayrı bir yetenek…


-Belediye Başkanlığından sonra tekrar iş hayatına başlarken çok zorlandınız mı?


13 Eylül günü bankalarda hiç param yok. Cebimde ailenin tasarrufu her şeyim 1,5 milyon liramız var. Eğer aile desteği olmasa o da yok.Kendi benzin istasyonumda pompacılık yapıyorum gören elime yapışıyor.Hatta beni gören bazısı da girmiyor, sana yakışıyor mu diyorlar. İyi de bu benim ekmek param niye yakışmasın.Tarla kazıyorum sen başkanlık yapmış adamsın deyip küreği elimden alıyorlardı.Çok uğraştım insanları alıştırana kadar..500 tavukla başladım ilk işe 300 bin lira kredi aldım.Hanım bileziklerini çıkardı götür bunları da ver diye..Kuyumcunun yanına kadar gidiyor bir türlü içeri giremiyorum.Sonunda fark etmiş o da aldı beni üst kata çıkardı.Bilezikleri gösterdim şaşırdı kaldı bozduracağım diyince..Hatta bana o zaman da bir makbuz verdi hala saklarım. “Tonguç’un Nice’te evi var, İsviçre’de dükkanları var, diyenlere gösterirsin” demişti.


-Geçmişe dönüp baktığınızda keşkeleriniz çok mu?


Keşkelerimden bir tanesi aileme karşı… Kendimi bu konuda sorumlu hissediyorum. Benim tüm sahip olduklarım 1970 ya da başkanlık dönemim öncesi… Başkanlık dönemimde elimdekileri çıkararak onları sıkıntıya soktuğumu biliyorum. Politika şimdilerde bir nevi geçim kaynağı gibi oldu. Milletvekilliği, belediye başkanlığı için adam milyarlar harcıyor.Peki niye harcıyor? 12 Eylül’den sonra yozlaşma sadece bir kanatta değil hepsinde var.Birde cezaevine girinceye kadar fark etmemişim. Otopark oldu şimdi orası keşke orayı muhafaza etseydim.Antalya ya çok güzel eğlence yeri yapılabilirdi oraya...Benim keşkelerim bunlar onun dışındakilerden pişmanlık duymuyorum.


-Geleceğe dair projeleriniz neler?


Belediyenin daha yapacağı çok şey var bir sürü bilgi birikimi var ama kimse bunlara dönüp bakmıyor. Hiç birisinin haberi yok. O yüzden torbalar dolusu evrak hazırladım Kent müzesine bağışlayacağım. Antalya’ nın geçmişi yok bizde bunun sıkıntısını çok çektik. Tam toparlamaya başladım 300 tane falan sanat eseri kayıp, bunun 200 ‘ü falan resim 100 kadar da heykel… Kuzgun Acar’ınki,Mehmet Aksoy’un,Orhan taylan’nın eserleri kayıp..İlk hikaye yarışmamızda 1976’da Orhan Pamuk bizde üçüncü oldu.Ama bir karalama bir çekememezlik hep var.


-Son dönemlerde karşı çıktığınız olaylar var mı?


Ben çok isabetli bir kararı dönemimde aldım hiçbir yere ismimi koydurmadım. Nuri Teoman adaylığı döneminde çok yanlış davranınca sonradan mahçup oldu beni bir gün açılışa çağırdılar. Tonguç caddesi olarak ismimi vermişler. Onunda ilk konuluşu üniversiteden şuan ki yerine kadardır.Onu da zamanla kırptılar yıldız yaptılar bir kısmını… Aydede hikayesinde olduğu gibi kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar.Aç yoksul,depremden çıkmış insana bir ekmek vermeyen adamın ismini caddeye verdiler,çarpık bir mimariyle Antalya’yı bu hale getiren adamın ismi başka bir cadde de.. Ya onlarınkini kaldırın dedim ya benimkini… Bunları yadırgıyorum. Adamların sağlığında da söyledim ama dinlemediler.


-Son olarak Antalya için söylemek istediğiniz bir şey var mı?


Politikanın gençleşmesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye’de bir genel başkanlar diktatoryası var. Önce bunun değişmesi lazım. Artık aklı başında olan insanlar politikaya girmekten korkuyorlar. Antalya’daki hemen hemen bütün yollarda benim çivim var. Bu çok farklı bir duygu .Ben insanlar fazla yatırım yapsınlar diye kendimi ateşe attım.Benim en beceriksiz tarafımda bu ,benim parayla işim olmaz.Son 3-4 yıldır da büyük bedel ödedim ödemeye de devam ediyorum. Antalya’nın doğasına, kalan belediye arazilerine, rezervlerine sahip çıksınlar.




Selahattin Tonguç kimdir?



02.03.1941’ de Antalya’ da doğdu. İlk,orta ve lise eğitimini Antalya’da gören Selahattin Tonguç daha sonra İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesini ve Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.1965-1973 yılları arasında Antalya’da serbest avukatlık yaptı.1973-1980 yılları arasında CHP ‘den iki dönem belediye başkanlığı yaptı.1980’den bu yana Antalya’da tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.


Evli,iki çocuk,üç torun sahibidir.


1 yorum:

  1. Merhaba,

         Eger bir kredi ihtiyaciniz var mi? Biz muhtaç yardim ana amaci ile sertifikali akredite kredi borç verme sirketi vardir. Biz% 2 faiz orani $ 15.000.000,00 azami kredi araligina $ 5,000.00 asgari kredi sunuyoruz. Eger ilgileniyorsaniz Yani, sadece e-posta yoluyla bize ulasin: laurenloanhome@hotmail.com


    içtenlikle
    yönetim

    YanıtlaSil